SCHLIEMANN'IN SUÇU



"Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı", derdi bir zamanlar büyüklerimiz. Bu zihniyetin kaçınılmaz sonucu olarak modernleşme ve yenileşme adına atadan, dededen kalma bir çok değerli antika sadece "eski" oldukları için ya üç kuruşa eskicilere satıldı, ya da kapı önlerine atıldı. O güzelim elişi oymalı konsollar, komodinler, aslan pençesi ayaklı masalar, masif sandıklar formika kaplama mobilyalarla yer değiştiriverdi.Ancak, evlerde birkaç neslin yaşamına tanıklık etmesine rağmen hala pırıl pırıl ve sağlam olan eşyalar, yerlerini alanların kısa sürede kırılıp bozulmalarından sonra mumla aranır oldu.Yanlışı fark edenler dedelerinin masif çalışma masasını, büyükannelerinin pirinç karyolasını, kristal aynalı konsolunu, taş sobasını, berjerlerini bit pazarlarında aramaya başladı. İşte o zaman bit pazarına gerçekten nur yağdı. Bir dönem,anılarını yaşatan eşyalarını yok pahasına elden çıkaranlar, bunların yerine avuç dolusu paralar ödeyerek hiç bilmedikleri, tanımadıkları insanların eskilerini koyabildiler.

Arkeolojide de çok farklı şeyler yaşanmadı.Bir zamanların dillere destan tapınakları, kaleleri, köprüleri savaşlarda, depremlerde kısmen ya da tamamen yıkılınca bunlara ait her bir parça yeni yapılan binalarda dolgu malzemesi olarak kullanıldı.Çanakkale Kalesi antik Abydos kentinin,Kilitbahir Kalesi de antik Sestos kentinin tarihe tanıklık etmiş taşlarıyla yapılmadı mı? Bazı Batılılar tarihe sahip çıkılması gerektiğini erkenden fark edip, düştüler Anadolu yollarına. Hatta Mısır'a, Uzakdoğu'ya kadar uzandılar. Nice tarih hazinesi böylelikle gün ışığına çıkarıldı. Ne var ki, hem Anadolu halkı, hem de yöneticiler yeterli tarih bilincine sahip olmadıklarından bunların başka ülkelere götürülmelerine seyirci kaldılar. Koskoca Zeus sunağı, şimdi topraklarından çok uzakta. Londra'da, Berlin'de, Amerika'nın en büyük müzelerinde Anadolu medeniyetlerinin izleri sergileniyor. Birçok araştırmacı, gezgin, maceracı arkeolojinin o dayanılmaz büyüsüne kapılıp, ortaya çıkarttıklarının büyük bölümünü kendi hırsları uğruna değerlendirirken, pek azının müzelere ulaşmasını sağladığından şu an elimizde olanlar sahip olduklarımızın pek az bir bölümü. Schliemann, İliada'nın izinde Troia'nın sadece bir efsane değil de gerçek olduğunu ortaya çıkarıp, arkeoloji adına çok önemli bir keşfe imza atarken, karısının mücevher kutusuyla kendi cebini doldurmakta kararlıydı ve bunu yaptı. Bu işte O'nun ne kadar suçlu olduğu tartışılır. Kendi değerlerinin bilincinde olmayıp, paha biçilmez antikalara hurda,eski, işe yaramaz muamelesi yapanlar mı, yoksa onların birer hazine olduğunu fark edip ortaya çıkaranlar ve sonra kendi çıkarlarına kullananlar mı daha suçlu?

İliada'da Troia savaşına katılan Anadolu halklarının isimleri tek tek anlatılıyorken bunların kimler olduklarını, şimdilerde hangi ülke halkının ataları olduklarını bilmeyen bizler, efsanelerin peşine takılıp topraklarımızda atalarının izlerini takip etmeye gelen insanlara ne kadar kucak açıyoruz? Geçtiğimiz ay, Troia'da yıllarca savaşmış Venetler ( Henetler/ Enetler)'in İtalyan torunlarının antik kentin taşlarına dokunup, bir günlüğüne de olsa geçmişleriyle kucaklaşmak için Çanakkale'mize geldiklerini kaçımız biliyoruz? Son bir aydan beri onlar her gün, burada çektikleri fotoğrafları ve video görüntüleri televizyonlarda İtalyan halkına sunup, gördüklerini anlatırken biz buna ne kadar katkıda bulunabiliyoruz? Bizler kendi tanıtımımız için yeterli çabayı göstermiyorken, sonradan ülkemize gelmeyen yabancıları suçlayabilir miyiz?

1 Ekim'de İtalya'nın Veneto bölgesinin Padova kentinde çok geniş katılımlı bir toplantı yapılacak ve Venetler'in torunları atalarının topraklarını davetlilere tanıtacak. Burada Çanakkaleliler tarafından hazırlanmış,Çanakkale'yi tanıtan bir fotoğraf sergisi olmayacak, tarihten bu güne Çanakkale'yi anlatan bir dia gösterisi sunulmayacak, onların dilinde Çanakkale broşürleri, kitapları dağıtılmayacak. Orada bizi anlatacak resmi bir temsilcimiz olamayacak. İtalyanlar, bizi ancak bir gün içinde gördüklerini aktaracak olan insanların gözüyle tanıyacak. Hatalar, eksikler olursa bunda suç kimin olacak?

EMEL (ALTAN) EGE 21-9-2001